VEFA: İSTANBUL'DA BİR SEMT MİDİR?
- Gökhan Demir
- 5 May
- 3 dakikada okunur
Vefa.
İstanbul'da bir semt.
Antik ismiyle Sphorakion.

Eski İstanbul'un göbeğinde bir hazine.
Tarihin, kültürlerin, dillerin, alışkanlıkların ve geleneklerin birbirine karıştığı,
Zamanında İmparatorların, vasillerin, paşaların, vezirlerin ve bilumum devlet ricalinin, cirit attığı bir mahalle.
Kiliseler, Camiler, Medreseler, Konaklar, Türbeler, Hanlar, Kahvehaneler.
Şİmdi çevresinde Bozdağan Kemeri, Süleymaniye Külliyesi, Şehzadebaşı Cami, Damat İbrahim Paşa Medresesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bulunduğu ve şimdilerde haritada
Vefa Bozacısıyla işaretlenmiş bir turistik destinasyon.

Zihnim bir işaretler veriyor ki sormayın gitsin.
Direkler arası tabir edilen İstanbul'un ilk tiyatroları,
Ramazan eğlencelerinin düzenlendiği o meşhur cadde. Kantolar, Karagöz sahneleri, Meddahlar, sihirbazlar ve
Bugünkü Şehzadebaşı Caddesi.
Az ötede İmparator Valens beliriyor ve mor kaftanıyla haşmetli eseri Bozdoğan su kemerini süzüyor karşıdan karşıdan.
Ve ona bitişik Gazanfer Ağa Medresesi, Gazanfer ve Cafer Ağaların hikayesi düşüyor aklımıza. Başarılı bir saray hayatı, etkili ve yetkili fakat hadım olan iki devşirme kardeş devlet adamı, hemen yanında Aziz Polieuktos Kilisesi kalıntıları,
muhteşem Haliç ve Boğaz manzarası ile Süleymaniye.
Bir de tüm bunların üstüne tuz biber ekmek istermiş gibi,
mahalleye ismini veren bir Zat-ı Muhterem.
Ebul VEFA.

Annesinin ya da dedesinin isminden gelen VEFA kelimesini alarak bugünün İstanbul'una kazımış, ismiyle müsemma bir Zat-I Şahane.
Bir medrese BAŞ MÜDERRİSİ , yani zamanının üniversite rektörü.
Astronomiyle, sanatla, musikiyle, gözle görülmeyen, akılla yanına yöresine pek ilişilemeyen bir DEVRAN Mustafa Muslihiddin.
Namı değer Vefa Hazretleri.
Türbesi, Camisi, kütüphanesi, çile hücresi ve Tevhithanesiyle
kendine özgü, orijinal müstesna bir yapı ve banisi müstesna bir şahsiyet.
Çok efsaneleri var , efendim Fatih Sultan Mehmet kendisine intisap etmek istemiş, defalarca ziyaretine geldiği halde kapısından çevirmiş olduğu anlatılır yazılır, çizilir.
Pek de inandırıcı değil.
Halvette olduğunu bu yüzden görüşmediğini söyleyenler var.
Siyasetle ilgili olduğuna dair pek bir işaret bulunmamasına rağmen etki ve cazibe alanı geniş.
Nasıl bir coğrafyadır, nasıl bir tarihtir, nasıl bir kültürel manzaradır.
Varın siz tahmin edin.
Hemen ötesinde Molla Gürani zamanında camiye çevrilen bir kilise var hala ayakta.
Hagios Theodoros Kilisesi,
Bu kilisenin yerinde 5. yüzyılda bir yönetici Sphorakion'un ismine atfen bu isim kullanılmış Bizans döneminde.
Sonra olmuş Molla HÜSREV.
Sonra da Vefa Hazretlerinin güçlü ve etkili kişiliği damgasını vurmuş ve VEFA olmuş.
Şimdi ne zaman bizi arayıp sormayan, unutan birini görsek hemen yapıştırırız:
Vefa, İstanbul'da bir semt olmuş diyerek çarparız vefasızın suratına.
Sözlükte sadakat, bağlılık.
Ama ruhsal sözlüğümüzde Ahde Vefa diye geçer.
Yani verdiğimiz söze bağlı kalmaktır.
Dini terminolojide dünyaya gelmeden önce Allah'a verilmiş söze misaldir.
Ben sizin Rabbiniz değil miyim sorusuna karşılık evet Rabbimizsin dediğimiz fakat dünyada bu görüşmeyi ve anlaşmayı hatırlamadığımız durum kastedilerek yapılan bir hatırlatmaya atfen sözleşmemize sadık olmamız gerektiği konusunda keskin bir uyarı olarak söylenegelmiştir
AHDE VEFA.
Zira uzun ve teferruatlı bir hikaye ve çok çeşitli de açılımları var bunun.
Ancak hiçbir şeyi bilmesek de, insan ilişkilerinde en can sıkıcı durumlardan birisinin,
verilen sözlerin tutulmaması olduğunu biliriz.
Bizde insanlara karşı bir güvensizliğe sebep olduğu kesindir.
Düşünelim sözünü tutmayan birine çoğunlukla ikinci bir hak dahi vermeksizin tek kalemde silişimiz kuvvetle muhtemeldir.
Hiç sevilmeyen bir davranış.
Hiç söz vermemek çok daha samimi ve rahattır aslında herkes için.
Ancak insanız ya illa zor yola vuracağız.
Önce söz verir, tutmaz, sonra sonuçlarıyla yüzleşme kısmında da kendi benliğimizi koyarak genellikle diğer tarafı suçlarız.
Bildiğimiz şeyler.
Tereciye tere satmaya lüzum yok.
Çoğumuz bu işte erbabız.
İşte bizi bu gibi basit afetlerden koruyan Evliya dediğimiz bilge insanların bugünkü klonlarına da yaşam koçu, danışman, master, guru vs diyoruz.
Efendim, Vefa Hazretleri de biliyoruz ki döneminin bilindik sözüne güvenilir, her dinden her kültürden danışanı olan bir yaşam ustasıdır.
Hem etkin de metotlara sahiptir.
Çile hücrelerinde aç susuz sessiz bıraktığı nefisleri sonrasında, şiirle, musikiyle ve nüktelerle doyurur ve gününün pozitif bilimiyle ruhsal eğitimi sentezleyerek aynı potada eritebilmiştir.
İşte değerli dostlar bir semte girerseniz, size öyle bir açar ki kendisini,
bazen okumalara doyamazsınız.
Bazen de bir semte girersiniz, nasıl kaçacağınızı bilemezsiniz.
Öyle de, böyle de, çekse de , itse de, sizi kendisine aşık hayran etse de, sizi ağaçtan düşmüşe çevirse de semtlerin hikayesi bizim hikayelerimizdir sonuçta.
Yaşayanlar ve yaşananlar bize bizi anlatmanın telaşında peşimizi hiç bırakmamaktadır.
Şehirler, semtler, mahalleler, öyküleriyle, efsaneleriyle, hissettirdikleriyle bizi gölge gibi izler ve ruhsal eğitimimize her gün yeni bir şey katarlar.
İzleri takip etmeyi bilen, detaylarda boğulmadan, ne anlatılmak istendiğine odaklanırsa,
kendi inşa ettiği surlara kendi bayrağını dikerek kendi kendinin Fatihi, kendi kendinin devası, kendi kendinin şifası ve kendi kendinin Vefası olur.
Sonuçta unutmayalım ki dostlar,
VEFA İstanbul'da bir semt adıdır.
Commentaires