ANTAKYA deyince aklımıza ilk gelen nedir diye sorarsak yanıtı duyabiliyorum.
Azıcık bölgeye aşina ve biraz da boğazına düşkünse kişi KÜNEFE diyecektir.
Antakya şöhretini Künefeye borçlu değil tabi ama büyük payı olduğu da gerçek.
Lezzetli mutfağı ve türlü çeşitli yemeklerinden önce kimisi de size şöyle söyleyecektir.
Dünyada İnsanların . dini, dili. etnik kökeni ne olursa olsun, kardeşçe, birbirinin inançlarına saygılı,
barış içinde yaşadığı bir şehir arıyorsanız Antakya'ya gelmelisiniz.
Büyük İskender dünyayı en çok etkileyen ve düşündüren savaşçı komutanlardan birisiydi.
Tabi ki tüm başarılı liderler gibi yalnızca savaşçı ve iyi bir komutan değil aynı zamanda kafasında insana dair sorular olan biriydi.
En büyük savaşlarını o dönem Anadolu'ya hakim olan Perslerle yaptı. Makedonyalı olarak batı kültürüne ve uygarlığına aşinaydı ve batı sisteminde eğitimini Aristo'dan almıştı.
Anadolu'dan Pers ülkesine, oradan Hindistan'a kadar ilerledi ve doğu uygarlığını bizzat içinde yaşayarak öğrendi.
10 senede Avrupa'dan Hindistan'a kadar devrinin bilinen dünyasını fethetmiş ve arkasında bir varis bırakmadan da dünyadan ayrılmıştı.
Aslına bakarsanız arkasında, içinde Helen geçmesine rağmen kendisi hiç de Helen olmayan şimdi adına Helenistik Uygarlık dediğimiz bir medeniyet bıraktı ve bu medeniyet doğunun büyük etkisini taşıyordu.
BU medeniyetin izlerini şu an ülkemizin güneyinden kuzeyine doğusundan batısına her yerinde görmemiz mümkün.
Ölümünün ardından toprakları generalleri arasında paylaşıldı.
İşte bu generallerinden birisi bugünkü Silifke'ye de ismini veren meşhur Seleukos 'tu.
Oğlu da Antakya'ya bugünkü ismini veren Antiochus.
Ee pekiyi Hatay ismi nereden çıktı diyenler için, 1919'da şehir önce İngilizlerin sonra Fransızların eline geçerek 1925'te otonom statüsü aldı.
Atatürk'ün Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren vefatına kadar Anayurt topraklarına katılmasını istediği ve bunun için uğraş verdiği şehir 1938'de bağımsız Cumhuriyet oldu ve 1939'da da Atamızın vefatından sonra meclis kararıyla Ana Vatan topraklarına katıldı. İsmini Hatay olarak veren Atatürk'ün bizatihi kendisidir.
Atatürk'ün Anadolu Medeniyetleri tarihiyle ne kadar ilgili olduğunu, özellikle Hititlere ilgisini bilmeyen yoktur. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nin açılmasını isteyen de o olmuştu.
Atatürk bu ismi verirken M.Ö. 1200 lerde Amik ovasında kurulan adı Hattena olan geç dönem Hitit Krallığından esinlenir.
Aslına bakarsanız M.Ö.300 lere tarihlenen Antiocheia'dan çok daha eski olan şehre Kadim tarihine uygun bir isim verilmiştir.
Şehir coğrafi olarak Anadolu'yla Mezopotamya arasında geçiş yolu üzerinde kurulmuştur. Bu yüzden her dili, her dini, her milleti bünyesinde barındırmaktadır. Tıpkı Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde bulunan tüm diğer şehirler gibi.
Tarihte ayrı milletleri, ayrı dinleri, ayrı kültürleri barış içinde adaletle yan yana getiren ve huzurla yaşamalarını sağlayan Osmanlı Devleti'nin, çekildiği bölgelerde sonrasında hiç huzur görülmediğini de yakın tarihe baktığımızda anlamak hiç zor değildir.
Yazıyı hazırladığım tarih 09.Mayıs.2021 günlerden Pazar.
1968'de İsrail 10 Mayıs'ı Kudüs günü olarak ilan etmiş. Sonrasında İran öncülüğünde günün Müslüman Devletleri de 7 mayıs'ı Kudüs günü ilan etmişler.
07 Mayıs 2021 tarihinde, yani Müslümanlarca Kudüs günü olarak anılan gündü.
Adı Barış şehri anlamına gelen Jerusalem'de, yani Müslüman coğrafyanın bildiği ismiyle Kudüs'te Mescid-i Aksa'da, hem kutsal Ramazan ayında, hem de Müslümanlar tarafından bin aydan daha hayırlı olarak ihya edilen Kadir gecesinden bir gün önce İsrail'in yaptığı saldırıyı, yaşanılanları hep beraber izledik.
İnsanların manevi yaşamlarının politikaya nasıl alet edildiğini gördük, görüyoruz.
1517-1917 huzurun hakim olduğu topraklar 100 senedir durulmuyor.
Neden Kudüs'ü örnek olarak verdiğimi Antakya'yı gezmiş olanlar çok iyi bilirler.
Aynı Kudüs gibi Antakya'da da 3 semavi dinin mensupları yan yana ibadethanelerinde ibadetlerini yapmakta, özel günlerini ve bayramlarını kutlamaktalar.
Aynı şekilde İstanbul'da İstanbul'un semtleri olan, Adalar'da, Kuzguncuk'ta, Balat'ta, Ayvan Saray' da, Koca Mustafa Paşa'da, Samatya'da, Yedikule'de Müslüman, Hristiyan, Musevi cemaatler bugün dahi barış içinde bir arada yaşamaktalar.
Siyasete alet edilmediğinde insanların kardeşliğinin kolay bozulmadığı mayası sağlam topraklarda yaşıyoruz.
Antakya bunun en güzel örneklerinden biridir.
Aslında insanları yan yana barış içinde yaşatan bu düzenin ilk örneğini tabi ki Peygamberimiz Hazreti Muhammed döneminde görmüştük. Sonrasında İspanya Endülüs'te yine parlak bir örneğini gördük. Ahiler tarafından desteklenen toplumsal, askeri ve idari yapısıyla Osmanlı İmparatorluğu'nda Balkanlardan Anadolu'ya, Arap yarımadasından Afrika'ya, Kafkaslardan Kırım'a uzanan topraklarda da benzerini gördük.
İşte yüzlerce sene barış içinde yaşayan Kudüs'ün bugünkü hali.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed bir Hadis-i Şerifinde '' İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız'' diyor.
Şu an dünya ülkeleri olarak, İmanın şartını birbirini sevmeye bağlayan bu düşüncenin ne kadar gerisinde olduğumuzu takdirinize bırakıyorum.
Topraklarımızdaki ve geçmişimizdeki mayanın, kardeşliği düstur edinen dinimiz İslam'ın, bizi birbirimize kardeş kılan Anadolu'muzun kıymetini bilerek geliştirmenin yolu herhalde birer birer hepimizin bunu anlamasından geçiyor. Yani şeytanın gör dediğini değil , Allah'ın ve Resul'ünün gör dediğini görmekten geçiyor.
Hatay önümüzdeki ders alınacak en güzel örneklerden biri...
Bugüne kadar gitmediyseniz mutlaka gidin. Sokaklarında dolaşırken bu kardeşlik duygusunun tüm benliğinizi sardığını göreceksiniz.
Darısı , Kahire'nin, Bağdat'ın, Şam'ın, Beyrut'un ve tabi ki
Hepimizin gözbebeği KUDÜS'ün başına.
留言