Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut. ”Ve su çekildi. İş bitirilmişti. Gemi, Cudi üzerine oturdu ve haykırıldı: “O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!” HÛD 11/ 44.
Değerli Dostlar,
Merhaba,
Bugün 23.05.2021
Yaklaşık 10 gündür kişisel WEB Sayfam olan Köşe Bucak Anadolu için,
Anadolu'nun en gözde rotaları adıyla seçtiğim 10 güzergâh için veri topluyor ve hazırlık yapıyorum.
Dün itibarıyla İpek Yolu Doğu Anadolu başlığıyla IĞDIR, AĞRI, ERZURUM, ERZİNCAN VE SİVAS illerini kapsayan rotamı çalışırken Ağrı Dağı'nda Nuh'un gemisinin izi ve siluetinden de bahsetmek gerekti.
Eski bilgileri yokladım ve biraz da internet araştırması yapayım derken çok ilginç bir bilgiye rastladım ve bu yazıda da bu bilgiyi sizlerle paylaşmaya karar verdim.
Aslında konu çok eski, çok yönlü, çok önemli, çok boyutlu ve yeterince kafa karıştırıcı.
Ne kadar bilgi varsa bir o kadar da yanlış bilgi var.
Önemlilerinden başlayayım.
Anadolu'muz bağrında pek çok hakikati barındıran, henüz açılmamış, ancak gün be gün aralanan bir sır yumağı gibi karşımızda duruyor.
Gerek bilimsel gerek metafizik çok fazla iddianın ve haliyle spekülasyonun olduğu Göbekli Tepe'den tutun da halâ tam olarak kökleri açığa çıkarılamayan Troya'ya,
Anadolu'ya nereden geldiklerini tam olarak bilemediğimiz zamanının süper gücü olan Hititler 'den, Anadolu'ya renklerini çalarak halâ kültürel, dilsel, izlerini kültürümüzde ve dilimizde sürebildiğimiz Luviler'e kadar pek çok konu dikkate değer bir biçimde ilgi ve alâkamızı bekliyor.
Ancak bugün konumuz her üç Kutsal Kitapta da adı geçen bir Peygamber ve Kutsal Kitaplar öncesinde Sümerlerin Gılgamış Destanında da bahsi geçen Nuh Tufanı ve Anadolu.
''Tufan olayı insanlığın ortak hafızasında vardır. Bu konu araştırıldığında, yeryüzündeki en kapalı toplumlarda dahi tufan bilgisi mevcut. Mesela Avustralya’da Aborjinlerin, Meksika Guatemala’da 3.000 metrede yaşayan topluluklarda ve kendi adalarının dışına hiç çıkmamış olan Seylan yerlilerinde dahi Nuh tufanı anlatıları tespit edilmiş.'' (1)
Bütün dünyayı ilgilendiren bir konu ve bizim coğrafyamız.
Aslında uzun yıllardır insanoğlu bu konuda kafa yoruyor.
Çünkü olay boyutlarıyla tüm insanlığı ilgilendiriyor.
Tevrat'ta, İncil'de ve Kur'an-ı Kerim'de detaylarıyla işlenirken hangimizin ilgi alanı dışında
kalabilir ki?
1850'lerden bu yana biliyoruz ki Amerikalı ve Avrupalı gezginler ve kaşifler türlü çeşitli amaçlarla Anadolu'nun dört bir yanında cirit atıyorlar. En merak duydukları coğrafyalardan biri de kuşkusuz Ararat ismiyle bilinen Ağrı Dağı.
Aslında işin kızışması 1959 'da başlamış.
Harita Yüzbaşı İlhan Durupınar, 1959 yılında Harita Genel Komutanlığında bölge haritalarını oluşturmak için hava fotoğrafları üzerinde çalışma yaparken Ağrı Dağı'nın Telçeker köyü yakınlarında bulunan ve Nuh'un Gemisi'ne ait kalıntıların olduğu iddia edilen alanı keşfetti.
Derken Ordunun tahsis ettiği bir uçakla ilk kez Ara Güler Nuh'un Gemisinin karaya oturduğu yer olduğu iddia edilen izin fotoğrafını çekti.
Ve olay tüm dünyada duyuldu.
Ay’a ilk ayak basan dünyalı unvanını kazanan Amerikalı astronot Neil Armstrong, Nuh'un Gemisi'nin kalıntı ve izlerine rastlamak amacıyla Haziran 1982'de Türkiye’ye gelip Ağrı Dağı’na tırmandı."
2010 yılında Hong Kong'dan gelen bilim insanları Türk meslektaşlarıyla beraber Ağrı Dağı'nda 4.000 metre yüksekte buzulların içinde bozulmadan kalmış ve Karbon 14 testiyle yaklaşık 4.800 yaşında olan ahşap parçalar buluyor ve nasılsa bu buluntular Hong Kong'a gidiyor ve orada sergileniyor.
2017 'de Amerika'dan iki bilim insanı gelerek bahsedilen izin üç boyutlu grafiğini çıkarıyor ve altında gemi şeklinde bir yapı olduğunu söylüyorlar.
Bu bilinmezlik ve resmi açıklama yoksunluğu, medyadaki bilgi kirliliğiyle ve popülarizm ile buluşunca olay magazinel kalıyor ve yine sabun köpüğü haline geliyor.
Derken bir röportaja rastladım.
Yıllardır bu konu üzerinde çalışan ve Kur'an-ı Kerim'deki Nuh Tufanı üzerine olan ayetlerin sayısal değerinin çözümlemesini yaparak önce manâ aleminde daha sonra da fiziken yanındaki bir grup insanla beraber geminin bulunduğu yeri ziyaret ediyor. Nuh'un Gemisinin buz kütlesinin altında bozulmadan günümüze kaldığını ve pek yakında da bu bilginin tüm insanlığa duyurulacağını söylüyor.
Ömer Sami Ayçiçek.
Kayıp Agarta Uygarlığı üzerine yayımlanmış kitapları olan ancak Nuh'un Gemisi üzerine ve çok çeşitli spiritüel konular üzerine yazıları bulunuyor.
Hepsi zamanını bekliyor diyor.
Aslında bu konuda çok çalışmış olmasına rağmen hiç konuşmamış diyebilirim. Bir hafta önce bir Youtube kanalında bir röportajı ve kendi açtığı Youtube kanalında da 6 gün önce yayınladığı kısa bir videodan başka yeni kurduğunu anladığım nuhungemisiagri.com isimli bir internet sayfası var.
Bu sayısal değerlere nasıl ulaştığını kısa bir videoda anlatıyor.
Kısaca Kur'an'da özellikle Hud süresi 44. ayetten yola çıkıyor ve aslında ayette Cudi olarak belirtilen dağın 5.137 metre yüksekliğe sahip olan Ağrı Dağı olduğunu söylüyor.
Ey yer! Suyunu yut ve ey gök, sen de tut.”Ve su çekildi. İş bitirilmişti. Gemi, Cudi üzerine oturdu ve haykırıldı: “O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!” HÛD 11/ 44.
Kur'an-ı Kerim'de başta Nuh Suresi olmak üzere pek çok ayette Nuh Tufanı anlatılmakta.
''Biz Nuh'u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik. O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu. Biz bir ayet (ibret vesilesi) olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan.'' (Kamer, 54/13-15)
''Unutmayın ki, Nuh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ayet (ibret vesilesi) kılalım hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık.'' (Hakka, 69/11-12)
Ömer Sami Ayçiçek pek yakında geminin içinde tabletler ile ve pek çok delille insanlığın gözlerinin önüne konulacağını söylüyor.
Yeri belli diyor.
Ne güneydoğu Anadolu bölgesinde Cizre yakınındaki Cudi Dağında,
Ne de karaya oturduğu söylenen izin olduğu yerde.
Batılıların aradıkları yerde ya da medyada gösterildiği yerde değil.
Ancak Ağrı Dağında ve buzulların altında.
Ortaya çıkmadan elbette bilemeyiz.
Ancak iman ettiğimiz Kur'an-ı Kerim'de bu konuda çeşitli surelere yayılan çok tafsilatlı bir anlatım varken ve Ayrıca Nuh Peygamber'in kavmiyle yaşadıkları bizlere bir örnek olarak pek çok ayette ibret olarak sunulmuşken ben kendi payıma inanıyorum.
Üstelik Nuh Peygamber kıssası, iman bahsinde bir turnusol kağıdı gibiyken
geminin bulunmasının kimi şüphede kalanların imanlarını tazeleyeceğine de inanıyorum.
Bir de önemli olan şu ki pek çok işaret geminin madden Anadolu'da olduğunu gösteriyor.
Ama daha önemlisi geminin manen ne anlam taşıdığı, insanoğluna bu misalle ne anlatılmak istendiği ve bizim ne anladığımız.
Ayetlerle de açıkça görülen geminin ibret vesilesi olarak anlatılması.
İbret alacak olanlarımız için vesileler çok.
Kıssadan hisse çıkaracaklar için de biliyoruz ki Kur'an-ı Kerim ayetleri katman katman, zahir ve bâtın pek çok farklı açılıma sahip.
Zahirde ve batında gemi hazır, binmek isteyenler için hazır ve nazır bekliyor.
Ancak yine biliyoruz ki inanmak istemeyen gözleriyle görse de inanmayacak.
Tıpkı Nuh Aleyhisselam'ın kavmi gibi.
Tıpkı dilimize yerleşen '' Nuh deyip Peygamber dememek '' deyiminde anlatıldığı gibi.
1. PROF. DR. NİYAZİ BEKİ Nuh'un Gemisi - Zafer Dergisi Mayıs 2015
Commenti